debiyatın en yalın hali, yazının aynı zamanda en edebî ve en anti-edebî halidir.
Edebiyatın en yalın hali, edebî tezle, edebî anti-tezin çarpıştığı haldir; onun sözlü ve yazılı tarihi içinde belirli zaman ve köşelerde yeni i ...
debiyatın en yalın hali, yazının aynı zamanda en edebî ve en anti-edebî halidir.
Edebiyatın en yalın hali, edebî tezle, edebî anti-tezin çarpıştığı haldir; onun sözlü ve yazılı tarihi içinde belirli zaman ve köşelerde yeni ifade sentezlerine ulaşılmıştır.
Yazının sarmalının psişik enerjisi, sonsuzdan gelip sonsuza doğru ilerlerken, güdümlü hayatın yeni kıvrımları içinde yeni anlatım biçimleri doğar; bir bakıma sarmalın hareketine ters düşen hareketlere sahip olsalar da, ona paraleldirler aynı zamanda; psikolojisi çok güçlü yazı hareketleridir bunlar.
Perihan Mağden’in Ali ile Ramazan adlı romanı, edebiyatın mevcut psikolojisini bozuyor bence.
Romanda sunulan yoğun acı, kendi özü itibariyle ne klasik ne de modern kibarlaştırılmış dil oyunlarına müsait çünkü.
Ali ile Ramazan, hep ölümün içinde yaşıyorlar çünkü; terk edilmiş iki yetim olarak devletin yetimhanesinde büyüyorlar: “Yetim demek, üşüyeceksin demek. Hep üşüyeceksin, boşuna titreme.”
Ramazan, cami avlusuna bırakılmış bir bebek. Ali ise, –annesi, yaşadığı işkencelere dayanamayarak, baltayla babasının başını yarıp öldürdükten sonra, tarım ilacıyla intihar etmiş- bir çocuk; hep suçlanan bir oğul, olup bitene müdahale etmediği için, anne tarafının da, baba tarafının da gözden çıkardığı, bu yüzden de devletin koruma altına aldığı bir çocuk.
We are using technologies like Cookies and process personal data like the IP-address or browser information in order to personalize the content that you see. This helps us to show you more relevant products and improves your experience. we are herewith asking for your permission to use this technologies.